28 Temmuz 2012 Cumartesi

MİDYAT

Midyat'ın  coğrafi olarak konumu, doğusunda Dargeçit ilçesi, batısında Ömerli ilçesi, kuzeybatısında Savur ilçesi, kuzeyinde  Batman iline bağlı Gercüş ilçesi, güneyinde Nusaybin ilçesi, güney doğusunda ise Şırnak  iline bağlı İdil ilçesi yer almaktadır.  Bu ad, ibadet edenlerin dağı, diyarı anlamında kullanılır. Bu bölgenin yüzölçümü 10.000 Km2’den fazladır.
İlçenin ismi ve ilk kuruluşu konusunda, değişik görüşler bulunmaktadır. Bazı kaynaklara göre, İlçenin adı bir çok değişimlerden sonra Farsça, Arapça ve Süryanice karışımından meydana gelmiş “AYNA” anlamına gelmektedir.


Başka bir rivayete göre de Midyat, Mağaralar Kenti anlamına gelen “MATİATE” kelimesinden ismini almıştır. Bu görüşü ileri sürenler, “MATİATE” isminin Asur yazıtlarında M.Ö. 9.Yüzyılda geçtiğini ifade etmektedirler. Bu görüşe paralel olarak Midyat’ta ilk yerleşim yerinin mağaralar olduğunu gösteren “Elath” mevkiinin (Midyat’a 3 Km. uzaklıkta ve Acırlı Beldesi yakınında bulunan Ziyaret-Mesire Yeri) Romalılar döneminden günümüze kadar geldiği söylenmektedir.
1810 yılında ilçe olan Midyat, 1915’te Cevat Paşa tarafından  imar görülmüştür. Askeri Kışla, Cevat  Paşa Camii ve Ulu Camii bu dönemde inşa edilmiştir.
2000 yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre ;56.669’i merkez, 71,416’i köy olmak üzere toplam ilçe nüfusu 128 085 dir.Son yıllarda İlçe merkezine köylerden  ve çevre ilçelerden yoğun bir nüfus göçü yaşanmaktadır.
Devamını oku

19 Temmuz 2012 Perşembe

PAMUKKALE

Pamukkale, güneybatı Türkiye’deki Denizli ilinde doğal bir mevkidir. Kent kaplıcaları ve akan sulardan kalan karbonat mineralleri teraslarını, travertenleri kaplamaktadır. Türkiye’nin Ege bölgesinde, ılıman bir iklimi olan Menderes Nehri vadisinde bulunur.
Eski Hierapolis kenti, toplam2700 m uzunluğunda, 600 mgenişliğinde ve 1600 m yüksekliğinde beyaz ‘’kalenin’’ üzerine inşa edilmişti. Pamukkale, Denizli’nin 20 km uzaktaki merkezindeki vadinin karşı tarafındaki tepelerden görülebilir. 5-10 km yakınında Laodikya Antik kenti bulunur. 5 km ilerisinde ise uluslar arası bir termal merkez olan Karahayıt köyü vardır. Pamukkale UNESCO tarafından belirlenen Dünya Miras Listesi’nde yer alır.




Turizm başlıca endüstridir. İnsanlar binlerce yıldır havuzlarında yıkanmıştır. Daha 20. yüzyılın ortalarında, Heropolis kalıntıları üzerine, önemli hasara neden olan oteller yapıldı. Vadiden terasların üstüne bir yaklaşım yolu yapıldı ve motosikletlerin yamaçlarına çıkmalarına ve inmelerine izin verildi. Bölgenin bir dünya miras mevkisi olduğu bildirildiğinde, oteller yıkıldı, yol kaldırıldı ve yapay havuzlar ile yeri değiştirildi. Suyun içinde ayakkabı giymek katmanları korumak için yasaklandı.
Devamını oku

AMASRA

Ayandon fırtınasından kocakarı soğuklarına, kestane karasından pastırma yazına kadar iklim ve coğrafyanın el ele yaşandığı harika bir liman kentidir Amasra. Denize doğru bir kulaç gibi atılmış yarımada ve adaları ile hep doğadan gelecek olan ve ona verilecek olan nimetlerin kalesidir. İki adalı, iki koylu beş tepeli Amasra yarımadası, Karadeniz'in sanki 'seni ben yetiştirdim' diyerek ana karadan koparıp almak istediği üzüm salkımı gibidir. O yarımada ve adalar mi denize doğru uzanır, yoksa o ismi kara deniz mi karaya sığınmak ister ve girer toprağın bağrına anlayamazsınız. İşte bu tutkulu sarmaş dolaş oluşun, deniz ile karanın çocuğudur Amasra.
Devamını oku

ÇINARCIK

Çınarcık, Yalova’nın bir ilçesidir. Yalova'nın merkez dışındaki en büyük ilçesidir. Kış aylarında nüfusu yaklaşık 11.000 iken, yaz aylarında bu sayı bazen 150.000'i geçebilmektedir. Böylece çok popüler bir yazlık yeri olduğu anlaşılmaktadır. Bunun sebebi ise Türkiye'nin en kalabalık ili olan İstanbul'a yakınlığıdır. Sadece bir hafta sonu geçirmek için bile uygundur.
İlçenin bulunduğu topraklar, Milat'tan 3-4 bin yıl önce kurulmuş yerleşim merkezlerindendir. Bölge sırasıyla; Frigyalılar, Kimiryalılar ve Vitrinyalılar'ın hakimiyetinde kaldıktan sonra M.Ö.74 yılında Roma Devleti'ne geçmiştir. Roma döneminden kalan bazı kalıntılara Çınarcık ilçesi ve köylerinde rastlamak 
mümkündür.


 Çınarcık uzun yıllar süren Bizans hakimiyetinin ardından 1307 yılında Osman Bey tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Kurtuluş Savaşı yıllarında üç kez işgal edilmiş ve en son 19 Temmuz 1921 tarihinde düşman işgalinden tamamıyla kurtarılmıştır. Rum döneminde adı 'temiz havası olan şehir' anlamına gelen KİO olan ilçenin günümüzdeki adının tam olarak nereden geldiği bilinmemektedir.
Çınarcık'a yakın gezip görülecek yerler arasında; Termal, Esenköy, Erikli Yaylası bulunmaktadır.
Devamını oku

KARAMÜRSEL

Karamürsel Adı
Orhan Gazi'nin büyük oğlu Koca Eli Sancak Beyi Süleyman Paşa (1337'de sancak beyi olmuştur), İzmit'i almak için baskı kurarken, İzmit'in güney sahilini fethetmesi için Türklerin ilkKaptan-ı Deryası olan Deniz kumandanı Kara lakaplı Mürsel Alp'i memur tayin etmiştir. Böylece uygun bir limanda gemiler inşa edilecek bu da İzmit'in haberleşme ve ulaşımını kesmeye yarayacaktır. Kaptan-ı Derya Karamürsel Alp tarafından 1326'da kurulan ilk donanma ile 1327'de görev yerine getirilmiş ve bu bölgede kendisi tarafından kurulan kasabaya Karamürsel denilmiştir. Zamanında ilk kez burada yapılan küçük gemilere de Karamürsel denmesi bundandır.






Tarihi
Karamürsel tarihi ve coğrafi yapısından ve Anadolu’daki çeşitli uygarlıklara köprü olma konumundan dolayı değişik kültürlerin de merkezi halini almıştır. Bu nedenle ‘Uygarlıkların Bahçesi’ olarak adlandırılır. Güzel Anadolu’nun tarihi süreç içindeki yaşam çeşitliliği, bizlere bugüne kadar kesintisiz intikal eden kültürel zenginlikler sağlamıştır. Sonra Anadolu da dışarıdan gelen göçlerinde onun kültür birikimlerine yeni lezzetler kattığını belirtmek gerekir. Karamürsel’in de bir Anadolu kenti olarak kültürel bağlamda kendisine özgü özellikleri mevcuttur.’Ufacık tefecik gördün de Karamürsel sepetimi sandın?’ deyimi bile halk el sanatının edebi bir hicivle kültürel mesajlara dönüşmesine katkı sağlayabilecek güzel bir örnektir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Karamürsel’in kimlik dokusunun ilk oluşumunda halk dilinde ‘Manavlar’ diye tabir edilen Oğuzların Kayı boyundan gelme Türkmen – Yörük Etnik yapısı mevcuttur. Osmanlıların ‘reaya’ dedikleri Rum ve Ermeni varlığı da, bu bölgenin soysak ve kültürel yapısına tesir etmiştir. Önemli ölçüde göç alan Karamürsel, hiç şüphesiz Çerkez, Boşnak, Laz ve Gürcü ler diye adlandırılan diğer etnik kimlikli ailelerin gelenek ve ananeleriyle daha da güçlü bir sosyal yapıya ulaşmıştır. Bu zengin kültür mozaiğinin giyim kuşamdan yiyeceklere, inanç ve günlük hayattan, toplumsal yaşam biçimine kadar her alanda ayırım ve kayırımdan uzak karma bir bütünlük sergilemiştir.
Karamürsel de giyim kuşamda en gözde kostüm bindallı olmuştur. Has kadife ya da saten üzerine özel simlerle hazırlanan bu tören kıyafeti, özel günler ve bayramlar için sandıklarda saklana gelmiştir. Bu tip kostümler artık bugün çok azalmıştır. Eski tarihlerde Karamürsel'de önemli ölçüde yaş koza üretilmesine rağmen ipek halıcılık ancak 1975li yıllardan sonra ilçenin köylerinde gelişme göstermiştir. Komşu belde Hereke’nin bunda etkisi büyüktür. Ancak oya ve sarma gibi ince el ve oya işlerinin Karamürsel’in köylerinde yoğun bir şekilde gerçekleştiği yıllar yaşanmıştır. Öyle ki, ‘Sarma İşi İşlemeciliği’ bu ilçede kendine özgü bir şekilde oluşmuş, gelişmiş el emeği göz nuru olarak, Karamürsel’in el sanatlarında, seçkin yerini almıştır.


Soğuk savaş döneminde ABD'nin en büyük dinleme üslerinden biri de 1950li yılların sonunda Karamürsel'de kurulmuştur. 1977 yılına kadar faaliyette olan üs özellikle Sovyetler Birliğinin uzay faaliyetlerini dinleme görevini yürütmüştür. Üs bünyesindeki devasa anten "Fil Kafesi" olarak da anılırdı. Üssün faaliyette olduğu dönemde çok sayıda Amerikalı aile Karamürsel'de yaşamıştır. Karamürsel'de bir mahallenin adı halk arasında hala "Amerikan Mahallesi" olarak anılır.
Karamürsel 17 Ağustos 1999'da meydana gelen Mw 7,6 büyüklüğündeki depremde hasara uğramış 164 can kaybı olmuştur, ilçe depremden sonra önemli bir yapılanmaya girmiş tekrar canlı günlerine kavuşma yoluna hızla girmiştir.





Devamını oku

BEYPAZARI

Beypazarı, İç Anadolu Bölgesi'nde Ankara'ya bağlı bir ilçe. Ankara'nın 98 km. batısında, denizden ortalama 700 m. yüksekliktedir.


Osmanlı Devleti'nin toprak rejimi ve askeri sisteminin bel kemiğini oluşturan tımarlı sipahimerkezleri'nden birisi olan Beypazarı, yöredeki sipahi beyine ve ticari, ekonomik hayatın yoğunluğuna istinaden Beğ Bazarı diye adlandırılmıştır.
Beypazarı, Roma döneminde, İstanbul'u Ankara ve Bağdat'a bağlayan önemli büyük tarihi geçit yolları üzerinde bulunmaktaydı. Bilinen ilk adı "kaya doruğu ülkesi" anlamına gelen Lagania idi ve Bizans İmparatorluğu'nun piskoposluk merkeziydi. M.S. 491-518 yılları arasında hüküm süren Doğu Roma (Bizans) İmparatoru Anastasios'un ziyaretine atfen şehrin adı, Lagania - Anastasiopolis (Anastasios Kenti) olarak değiştirildi.


Tarihçe 

Beypazarı toprakları pekçok çok eski uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. İlk yerleşimi işaret eden net bilgiler bulunmamakla birlikte yerleşim yeri olarak kullanılmasının eski çağlara dayandığını gösteren bulgular vardır. Bu yüzden üzerinden değişik hakimiyetler gelip geçen Beypazarı topraklarında biriken tarih farklı kültürlerin izlerini taşımaktadır. Beypazarı’nın Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde deyinmeden geçemediği tarihi önemi, bu farklılıklarla beslenmiştir.
Eski bir yerleşim yeri olan Beypazarı topraklarında, sırasıyla Hitit, Frig, Galat, Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu ve Osmanlıların egemen olduğu bilinmektedir.


Selçuklular döneminde Beypazarı, İstanbul - Bağdat yolu üzerinde önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Beypazarı, Orhan Bey'in Ankara'yı alması ile Hüdavendigâr (Bursa) Sancağı'na bağlanarak Osmanlı yönetimine geçmiştir.
Roma döneminde, "Lagania" adını alan bu yöre bir piskoposluk merkezi haline gelmiştir. "Kaya Doruğu" anlamına gelen bu ad daha sonra o dönemlerde hüküm süren İmparator Anastasius’un (M.S. 491 – 518 ) bölgeye ziyaretiyle "Lagania Anastasiapolis" olarak değişmiştir. İstanbul’u Ankara’ya ve Bağdat’a bağlayan geçit yolları üzerindeki konumuyla ticari anlamda parlak dönemlerini yaşamıştır.
Türklerin Anadolu’ya egemen oluşuyla Türkmen boylarının da yurdu olur Beypazarı.Bu boylardan en önemlisi Kayı Boyu'dur. Selçuklu Sultanlığı kendilerine yurt olarak yer göstermiş, Gazi Gündüzalp yönetiminde ilk önce Ankara civarına yerleşmişlerdir. Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Bey'in dedesi Gazi Gündüzalp'in mezarı Beypazarı'nın Hırkatepe Köyü'ndedir.
Devamını oku

ÇAMLIHEMŞİN

Tarihi ve Coğrafi Yapısı


Çamlıhemşin Doğu Karadeniz Bölgesinde Rize İlinin İlçe merkezlerinden biri olup, kıyıdan içerde fırtına deresi vadisi 41.8 kuzey enlemi ile 41.01 doğu boylamının kesinleştiği noktada, vadi tabanında denizden yüksekliği 300 metre dolayında bulunmaktadır. Bazı mahallelerde ise bu yükseklik 700 metreyi aşmaktadır.İlçemiz 885 kilometrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Bu alanın %80'i ormanla kaplı, dağınık ve tepelik alanlardan ibaret olup, düz alanlar hemen hemen yok gibidir. Çamlıhemşin İlçesi Rize İlinin denize sınırı olmayan ilçelerinden biridir. Denizden güneye doğru 22 km'lik karayolu uzunluğunda ve içeridedir. İlçenin güneyi, doğu-batı doğrultusunda kavis çizen ve denize paralel olan, yükseklikleri 2000-4000 metreyi bulan "Kaçkar Dağları" ile çevrilidir. Bu dağ silsileleri içinde 3932 metre yüksekliğe sahip "Kaçkar Dağı" yine yüksekliği 3711 metreye ulaşan "Verçenik Dağı" ve yükseltileri 2000 metreyi geçen bir çok dağ ve tepeleri mevcuttur. Kaçkar Dağları üzerinde jeomorfolojik olaylar sonucu oluşmuş bir çok irili ufaklı krater göllerimevcuttur. Büyük deniz Gölü, Meterez Gölü, Yıldız Gölü, Dönen Gölü, Serincef Gölü ve Kara Göl bunlardan bazılarıdır.


Arazinin meyilli olması nedeni ile ilçemizdeki akarsular 70 Km.lik bir uzaklıktan 3000 m rakımdan 0 (Sıfır) rakıma düşmektedir. İlçe merkezinden geçen Fırtına Deresinden dolayı da Fırtına Vadisi olarak anılır. Fırtına Deresi, Kaçkar ve Verçenik Vadilerinden gelen Elevit Deresi ve Palovit Deresinin birleşimi olan büyük dere ile Hala Deresinin (Ayder Deresi) birleşmesinden oluşur. Fırtına Deresi Pazar, Ardeşen sınırından Karadeniz'e dökülür.


Pazar, Ardeşen, Çayeli, Hemşin, İspir, İkizdere ve Yusufeli ilçeleri ile sınırları olan Çamlıhemşin'in eski adı "VİCEALTI" dır. Cumhuriyetin ilanından önce 1922 yılında karakol merkezi oluşturuldu.1953 'de ise Ardeşen ilçe olunca, Vicealtı "ÇAMLICA" adı ile bu ilçeye bağlandı. 1954'de bucak binası yapıldı. 1955'de belediye kuruldu. 27.06.1957'de yürürlüğe giren 7033 Sayılı Kanun ile Çamlıhemşin adını alarak İlçe haline getirildi. İlçenin kuruluşu 1960'larda tamamlandı.


İklimi her mevsim yağışlıdır. Sıcaklık kışın -7 dereceye kadar düşmekte, yazın ise 25 dereceye kadar yükselmektedir. Günlük en yüksek sıcaklık farkı 23,6 derece olmaktadır. Yıllık metrekareye düşen yağış miktarı 245 Cm3'ü bulmaktadır. Havadaki nem oranı ise %10 ile %97 arasında değişmektedir.



Devamını oku

EDREMİT





1-PLAJLAR
A- AKÇAY: Edremit'e 9 km mesafedeki Akçay Mahallesi ve sahil şeridi başlı başına bir plajlar merkezidir. Akçay sahilinin her yerinden denize girmek mümkündür. Ayrıca Sarıkız Plajı, Edremit Belediye Halk Plajı ve Zeytinli Belediyesi halk plajı olmak üzere üç önemli halka açık plajı vardır. Ayrıca Akçay Turban Tatil köyü Plajı ücret karşılığı son yıllarda kısmen halka açılmıştır. Akçay bol ve soğuk artezyen suları ile üne kavuşmuştur. Bu soğuk su fışkırtan artezyenlere karanın dışında denizde de rastlanır ki bu Akçay'ımızın Türkiyede değil dünyada dahi zor rastlanır özelliğidir.












B-ALTINOLUK:


 Edremite 27 Akçaya 19 km mesafede bulunmaktadır. Sahil kesmi doğal plajlarla dolu olup tatil evleri, siteler ve konaklama tesisleri bulunmaktadır. Çok önemli bir turistik merkezimizdir. Havanın temiz ve bol oksijenli özelliğinden dolayı yöremizde Oksijen Çadırı olarak adlandırılır. Tıp çevrelerinin kalp ve astım hastalarına tavsiye ettikleri bir yerdir.














TARİHİ YAPILAR

KURŞUNLU CAMİİ :
İHSAN BEYLER KONAĞI : Eski Altınoluk'da bulunmaktadır. Önemli bir sivil mimari örneğidir. Kültür Bakanlığı'ndan tescillidir. Ayrıca restoresi yapılarak ziyaretlere açılmıştır. İlgili belediyece ileride müze olarak kullanılması düşünülmektedir
 1300 yılından önce Selçuklular zamanında Edremit fatihi YUSUF SİNAN tarafından yaptırılmıştır. Altı sutun üzerine beş kubbeden meydana gelmiştir. Camiinin tamamı kesme taşlardan meydana gelmiştir. Kubbe genişliği ile dikkat çeker. Avlusunda BANİ YUSUF'un mezarı bulunmaktadır.


EŞREFOĞLU RUMİ CAMİ :


 (Pırasa Camii)smanlılar zamanında yaptırıldı. 1910 tarihinde mahalle halkı yardımları ile tamir ettirilmiş ve bugünkü duruma getirilmiştir.


HACI KABAKÇILAR EVİ : Şehrimiz İbrahimce mahallesinde bulunan 19. yüzyıl sivil mimari örneklerindendir. Kültür Bakanlığınca tescili yapılarak koruma altına alınmıştır. Halen mesken olarak kullanılmaktır. Restore edilerek müze haline getirilmesi şehrimiz turizmine canlılık sağlayacaktır.


ANTANDROS SİT ALANI : Kazdağlarını güneyinde Altınoluk civarında deniz seviyesinden 215 m yükseklikte kurulmuştur. Antik şehir, Palasgoslar tarafından inşa edilmiştir. M. Ö. VI. yüzyılda Klasik Helenistlik, Pers ve Roma dönemlerini yaşamıştır. Bizans devrinde ise bir piskoposluk merkezi olmuştur. Tepenin üzerinde bir kale ve mezarlık bulunmaktadır.


ZEUS ALTARI : Akçay'a 30 km. mesafede bulunan Küçükkuyu beldesinin 3 km. uzağında bir dağ yolu ile ulaşılan altar 250 m. yükseklikteki bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Altar'ın Roma devrine ait olduğu sanılmaktadır.


BEHRAMKALE (ASSOS) KÖPRÜSÜ : Assos'a Ayvacık istikametinden gelindiğinde Assos girişinde Tuzla Çayı üzerinde kurulmuş Omanlı devrine ait bir köprüdür. I. Murat trafından yaptırılmıştır. Yakın zaman kadar kullanılan köprü, bu gün koruma altına alınmıştır.


ASSO (BEHRAMKALE) ANTİK KENTİ : M. Ö. VII. yüzyılda kurulmuştur. VI. yy. da bir çok Batı Anadolu kenti gibi Attik Delos'a (Deniz Birliği) üye olmuştur. İskenderin Asya seferi ile Makedonya hakimiyetine giren kent İskenderin ölümünden sonra sırasıyla Bergama Krallığı, Roma imparatorluğu Bizans ve nihayet I. Murat ile Osmanlı topraklarına katılmıştır. Antik limana ait rıhtım ve mendirek ile antrepo ve benzeri yapılardan çok azı günümüze kadar gelmiştir. Kulelerle takviye edilimiş surlar ve kapılar M. Ö. 540-530. yıllar arasında Dor düzeninde yapılmış Ion tesiri taşıyan Akrepoldeki Athena Mabedi ile akropolin etrafındaki agora ve Mabedi şehrin belli başlı kalıntılarıdır. 1881-1883 tarihlerinde bir Amerikan ekibi kazılar yapmıştır. Bu kazılardan çıkan bazı eserler Luvr ve Boston Müzelerinde görülmüştür.


İHSAN BEYLER KONAĞI : Eski Altınoluk'da bulunmaktadır. Önemli bir sivil mimari örneğidir. Kültür Bakanlığı'ndan tescillidir. Ayrıca restoresi yapılarak ziyaretlere açılmıştır. İlgili belediyece ileride müze olarak kullanılması düşünülmektedir.
Devamını oku

SAKLIKENT

Saklıkent, 18 kilometre uzunluğunda, yüksekliği yer yer 600 metreyi bulan benzersiz kanyonun içerisine gizlenmiş bir doğa harikası. Fethiye’ye 50 kilometre uzaklıkta, Kayadibi köyü sınırları içinde, Eşen Çayı’nın bir kolu üzerinde yer alıyor. Dimdik sarp kayalıkları, çınar ağaçları, pırıl pırıl akan coşkulu kaynak suları ile, doğa tutkunları için dağcılık, yürüyüş, yüzme olanakları sunan eşsiz bir turizm merkezi Saklıkent. Saklıkent’e Fethiye-Antalya karayolundan, Kemer ilçesi yönünde ayrılarak ulaşılıyor. Sapaktan 13 kilometre ilerleyince önce Tlos, 21 kilometre sonra ise Saklıkent çıkıyor karşınıza. Saklıkent yolu üzerinde sağlı sollu çok sayıda kır gazinosu var. Kayadibi köyünden kanyonun girişine çıkılıyor. Eşen Çayı, kanyonun 100 metre içinde neredeyse patlayarak yeryüzüne çıkıyor. Çay, yaz-kış öylesine deli gibi akıyor ki, akıntıya karşı ilerlemek mümkün olmuyor.

Çayın üzerinde kanyon duvarına tutturulmuş tahta iskeleler kurulu. İskeleden tek sıra halinde ilerliyor ve çayın patladığı yere ulaşıyorsunuz. İşte tam bu noktadan sonra, her 10 metrede değişik bir yapı sergileyen gizemli kanyonun derinliklerine doğru yol alıyorsunuz. Bazen çatlak iyice daralıyor, hatta gökyüzü görünmez oluyor. Zeminde çamur rengi sular, yer yer odacıklar ve kademeli yükseklikler, 18 kilometre boyunca sürüyor. Çayın sonuna ulaşırsanız, ki bu pek kolay değil, karşınıza çıkan restoranda dinlenmek ayrı bir keyif veriyor.
Devamını oku

SAFRANBOLU


Safranbolu, Karabük ilinin en büyük ve gelişmiş ilçesidir. Konumu Ankara'nın 220 km kuzeyinde ve Karadeniz'in 90 km güneyindedir. Karabük ilçe merkezinin de 8 km kuzeyinde bulunmaktadır. Safranbolu şehir merkezi ile Karabük il merkezi bitişiktir.
Ev örneklerine, Beypazarı, Göynük, Taraklı, Odunpazarı gibi Türkiye'nin birçok yerinde rastlanan Klasik Osmanlı kent mimarisini yansıtan tarihî Safranbolu Evleri ile ünlü olan şehir, bu özelliği sayesinde 17 Aralık 1994 tarihinden beri Türkiye'de Dünya Miras Listesi'nde yer alan 9 kültürel varlıktan biridir ve turistik ilgi çekmektedir. Safranbolu ismini, bölgede yetişen ve nadir bir bitki olan safrandan alır.
Safranbolu coğrafi konumu nedeniyle tarih boyunca idari ve ticari bir merkez olmuştur. 2010 adrese dayalı nüfus sayımına göre nüfusu 49.014'dir.
Tarihte Paflagonya olarak adlandırılan bölgede bulunur ve birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Türkler tarafından kesin olarak alınışı 1196 yılındadır. Osmanlı zamanında 17.yüzyılda İstanbul-Sinop yolu üzerinde olması nedeniyle tarihteki en önemli dönemini yaşamıştır.
2002'de kurulan Zonguldak Karaelmas Üniversitesi'ne bağlı Fethi Toker Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, Safranbolu Meslek Yüksek Okulu ve Safranbolu Turizm Fakültesi bulunmaktadır. Şu anda ise bu fakülteler Karabük Üniversitesi'ne bağlıdır.
Devamını oku